28 Ağustos 2013 Çarşamba

30'un Muhasebesi

Bugün benim doğumgünüm. Bir zamanlar duyduğumda "oooo koca adam/kadın" dediğim yaştayım. Artık 30 yaşında oldum! 30 sene ne kadar da çabuk ve dolu dolu geçti. Dün gece düşündüm de hayatımın şu anda en büyük odak noktası olan Ela bu sürenin sadece yüzde 10'unu kaplıyor. Canım eşim Okan ise yüzde 33. Şu veya bu şekilde hayatımda var olan herkes için bu hesaplamayı yapabilirim. Hesap gerektirmeyecek, en başından beri yanımda olan kişiler ise; annem, babam ve ablam. Anne ve babanın kişinin hayatındaki yeri ve önemi tartışmasız çok büyüktür. Kardeş ise bence anne ve babanın bir çocuğa verebileceği en değerli hediyedir. Bu kısım nice anlaşamayan kardeşler için tartışmaya açık bir konu olabilir. Çok şükür ki benim için kardeş can'dır! Bir kız çocuğu olarak Ela'nın da kız kardeş, sırdaş, arkadaş duygusunu tatmasını çok istemem ile birlikte başta alerji konusu olmak üzere türlü çekincelerim nedeniyle bu düşüncemi süresiz askıya almış bulunuyorum.
Benim için kardeşim en iyi dostlarımdan biridir. İyi ve kötü çekincesiz herşeyimi paylaşabileceğim, herkes gitse bir onun kalacağını bildiğim canımdan bir parça... Etle tırnak derler ya, işte tam da öyle. Bugün kardeşim bana bir mektup yazdı, şimdiye kadar aldığım en güzel ve anlamlı doğumgünü hediyesi... Tek kelimesine dokunmadan paylaşıyorum ve tekrar çok teşekkür ediyorum :)
İyi ki böyle pozitif düşünceli, hayattan keyif almasını bilen ve mutlu bir aileye sahibim. Sizinle her türlü zorluk ve hatta bu alerji bile bana/bize vız gelir! Bugünkü blog yazısı ablamdan :)

"Hey dostum ! Benim gibi analitik bir insanın takdir edersin ki yazı dili , kalemi pek kuvvetli değildir.Ama içimden sana birşeyler yazmak geldi ,böyle olsun istedim idare ediver işte..  Bugün sen hayatımıza gireli 30 yıl olmuş, ne kadar da çabuk geçmiş zaman ....Seninle ne kadar da güzel geçmiş zaman.. Hatırlıyorum da küçükken ne kadar saçma sapan şeyler için tartışıyorduk, didişip kavga ediyorduk. Ama sen hep böyleydin o zamandan belliydi yani böyle olacağın. Sakin, mantıklı, her zaman olgun ama bir okadar da çocuk ve neşeli... Hep düşünmüşümdür acaba küçükken yaşadığın hastalıklar ve hepimizi derinden etkileyen hepimizde ayrı anılar bırakan 2 göz ameliyatı şimdiki Nihal olman için etken miydi? Belki evet belki hayır bilemiyorum ama ben bu Nihal’i SEVİYORUM  Liseye kadar sessiz, sakin, içine kapanık, özellikle annemin ağzından bir laf almak için atmadığı takla kalmayan bir çocukken Liseye başladığında tam anlamıyla değişen dışa dönük ,aktif ,neşeli ,girişken biri olman bizi acayip mutlu etmişti. Hatırlarmısın “Bir İstanbul Masalı “ diye bir dizi vardı ve o dizideki kızın inanılmaz bir değişimi vardı.Biz o diziyi sen liseye başladığında bizzat yaşamıştık.Sevdiklerimin olmaması ihtimali ve bunun korkusunu ilk 1999 depremi olduğunda yaşamıştım ve bu henim gibi hep kötüyü düşünen biri için çok korkunç olmuştu.Nasıl yapacağımı bilemediğim halde hepimizi koruma içgüdüm artmıştı...Bu korku benim için hala kabul edilmez bir şekilde var. Zaman ilerledi ve 2001 de evlendim.Benim gibi inanılmaz sulugöz birinin böyle bir seramonide ağlamaması ihtimali tabii ki düşünülemezdi. Sizlerden ayrılmak işte bu çok kötüydü...Ama senin gibi hep duygularını saklayan birinin ,dik duran birinin o gün ağlaması benim için vay be Nihal ‘de ağlıyabiliyormuş ve en önemlisi vay be Nihal’de beni benim onu sevdiğim kadar seviyormuş  olmuştu. Hele bir görüntü varki hala gözümün önünde ve beni bitirmişti ; babam ve senin birbirinize sarılmış apartmanın kapısında ağlıyor olmanız.Hızla ilerleyen zaman beni anne olmaya ittiğinde senin duygusal yönünü birkez daha gördüm...Hastanede koşturan Nihal ve görgü tanıklarının dediğine göre o günü kameraya çekerken durmadan ağlayan ağlarken sesi kamerada çıkmasın diye kendisini sıkan bir NİHAL ....Evet ikimizde hızla büyüyorduk ben anne sen de teyze olmuştun...Zaman harala gürele giderken bence biz daha da bağlanmıştık birbirimize , sence ? Senin evlendiğin ve anne olduğun günlerde ise ağlama sırasında yine tabii ki ilk sırada sulugöz ben vardım.Bir gelinin ve ailesinin en çok eğlenebileceği bir düğündü seninki; senin neşen , enerjin herkesi bir anda değiştirdi.Bir anda Bremen Mızıkacıları oluverdik! Hayatı boyunca her gördüğü bebeği sevmeyen ben , kızım saçlı olsun kel bebek sevmiyorum diyen ben, sayende teyze oldum  (bu arada teyzelik gerçekten çok güzel bir duyguymuş) tabii ki yine çooookkk ağladım ... kızım kadar çok sevdiğim ELA’m oldu hemde KEL oldu! Sen beni yine olmaz , yapmam dediklerimi yıkarak şaşırttın .... Ayyy şöyle bir baktımda yazdıklarıma ne çok ağlamışım yazarken bile gözlerimin sulandığını düşünürsen bu halimi çok da sevmiyorum ve bu yüzden senin gibi olamadığım için gıcık oluyorum .... Benim gözümde sen hep sevinci , üzüntünü , endişeni ,korkunu yani iyi kötü herşeyini çok iyi gizleyebiliyorsun.İnşallah İrem sana çekmiştir.. Senin evlenmen , anne olman , büyümüş olman hala garip geliyor bana sen benim için hep küçüksün,hep o renkli gözlükleri takan , bazen kahküllü bazen dolmalı saçlı ,küçük parmağında tırnağına doğru izi olan küçük kardeşimsin... Seninle hayat tabii ki hep toz pembe değildi .Mutlaka sana kızdığım ,senin bana kızdığın vb günlerimiz oldu ama biz hep beraberdik , hep birbirimizden haberdardık , 7 yaş farka rağmen aynı frekansta buluşabilen kişilerdik ( hahahaa bu yüzden bizi kıskananlar var bunu hissediyorum hatta eminim ) böyle de devam edeceğimize inanıyorum... Eminim ki çok toparlayamadım bu yazıyı , hem çalışmak hem yazmak ,hem ağlamamak için uğraşmak ,hem ne yazacağını bulmak zor gerçekten ....çok akıcı , anlaşılır olmayıp ,daldan dala atlayan bir yazı olsa da neler demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım. Geçen blog yazında dediğin gibi insanın ne kadar çok sıfatı var “BEN” olmasının dışında.. İşte sende benim için sıfatı bol olan kişilerden birisin .... Kardeşim , Can Dostum , Arkadaşım , Sırdaşım aslında Herşeyim ... İyi ki doğdun , İyi ki varsın , İyi ki yanımdasın , İyi ki aynı ailedeyiz , İyi kardeşimsin , İyi ki SENSİN NİCE MUTLU SENELERE ....."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder